Turkish Original | English Translation |
---|---|
Saat On İkiyi Beş Geçiyordu | It was five past midnight’s knell |
Zaman, can çekişirken, | As time laid gasping, in the throes of death |
Akrep yelkovan, arasında; | Caught between the dance of hour and minute hand |
Bir adım öteye gidemezken geceden, | The night arrested, taking no further step, |
Ay, ışığını çekerken sinesine, | The moon sucked light into its breast, |
Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara, | The stars crept back into the shrouded darkness, |
Hüzün, bakır bir çaydanlıkta demleniyordu, | Sorrow was brewing in a copper pot, |
Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime, | And I, I was entrapping smokes of my last cigarette deep in my chest, |
Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm; | My life was being sliced on a breadknife; |
Masum, yalınayak çocukluğum; | My innocent, barefoot childhood; |
Umudun kıyısından geçmeyen gençliğim, | My youth that never dared tread hope’s shore, |
Ulu orta seriliyordu, harami sofrasına, | Laid bare and exposed, on the bandit’s banquet, |
Düş bahçelerim yağmalanıyordu, | My dream gardens were being plundered, |
Herkes payına düşeni alıp giderken. | As everyone (friends) took their share and left. |
Bütün kimsesizliğimle, | With all my lonesome solitude, |
Bütün çaresizliğimle, | With all my desperate helplessness, |
Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda; | With all my naked vulnerability, I dwelt in bosom of darkness; |
Üşüyordum, | Shivering, |
Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık. | Loneliness was sending chills, from my head to toe. |
Dişlerimle, şafağı sökmek isterken karanlığın göğsünden; | As I yearned to rip with my teeth a dawn from darkness’s chest; |
Gün ağarıyordu saçlarıma, | The day was dawning on my hair, |
Tel tel, | Strand by strand, |
Raylarımdan çıkıyordum, | I was coming off my rails, |
Vagonlarım kopuyordu bir biri ardına, | My wagons detaching one after another, |
Savruluyordum, | I was drifting, |
Bir cinayete kurban gidiyordum, | Becoming a victim to a veiled murder, |
Kaza süsü verilmiş, | Disguised as a mere misfortune, |
Faili meçhul bir ölüm biçiyordu terzi masasında, | An unsolved death was being tailored on the craftsman’s table, |
Bir tabuta çivileniyordum. | I was being nailed into a coffin. |
Saat On İkiyi Beş Geçiyordu | It was five past midnight’s knell |
https://www.youtube.com/watch?v=7T9F2RrsDKY